ABD’de Trump’ın başkanlığa geri dönmesi, özellikle AB ile muhtemel ticaret savaşlarına ilişkin endişeleri yeniden alevlendirdi.
Trump yönetimi, “Amerikan iş gücünü koruma ve Avrupa’dan kaynaklanan haksız ticaret uygulamalarını ele alma ihtiyacını” gerekçe göstererek tüm ithalata yüzde 10 ila yüzde 20 ve otomobillere yüzde 100 oranında gümrük vergileri uygulama tehdidinde bulundu.
Olası gümrük vergilerinin artırılmasından en fazla etkilenecek bölgelerden AB’nin ekonomik istikrarı ve uluslararası serbest ticareti koruyabilmek için neler yapabileceği tartışılmaya başlandı.
Trump’ın gümrük vergilerine karşı, AB’nin de gümrük vergilerini artırarak yanıt verebileceği konuşulsa da Birliğin parçalı siyasi yapısının ortak bir yanıt verilmesini zorlaştıracağı tahmin ediliyor.
2006-2010 yıllarında AB Komisyonunda başekonomist olarak görev yapan, Almanya Rhine-Waal Uygulamalı Bilimler Üniversitesinden Prof. Dr. Alkaş, AB-ABD ilişkilerinin nasıl seyir izleyeceği, AB’nin yol haritasının nasıl olabileceği ile Trump döneminin AB-Türkiye ilişkilerine potansiyel etkilerine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
“AB’DE VERGİLERİ UYGULAMAK ZORUNDA KALACAK”
Trump’ın her zaman mesafeli tutum sergilediği AB’yi “büyük bir güç olarak görmediğini” söyleyen Alkaş, AB kurumlarının yöneticileri yerine Avrupalı devlet ve hükümet başkanlarını muhatap almayı tercih ettiğini belirtti.
“Trump’ın tabii ki AB’yi bölmek gibi niyeti doğrudan olamaz fakat kendi çıkarları için İtalya ve Macaristan’la bireysel ilişkilere girer ve çok daha başarılı olabilir.” diyen Alkaş, AB’nin bu durum karşısında kendi çıkarlarını ön planda tutması gerektiğini vurguladı.
Alkaş, Trump’ın gümrük vergilerini artırma söylemlerine işaret ederek, “Trump’ın daha önceki dönemden de bildiğimiz maksimumu isteyip sonuçta makul olanla razı olan bir yaklaşımı var. İlk başlarda biraz fazla yüksek beklentilerle, yüksek hedeflerle pazarlığa giriyor. AB, bunun bilincinde tabii ki.” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’nin gümrük vergilerini artırması durumunda Brüksel’in de benzer adımı atacağını kaydeden Alkaş, “AB, küçümsenecek bir yapı değil, 500 milyona yakın bir piyasadan bahsediyoruz. Dolayısıyla ticaret savaşı resmen başlar veya gümrükleri artırmak isterse AB’nin bir tek seçeneği var: AB de cevap vermek zorunda kalacak yani AB de gümrük vergileri uygulamak zorunda kalacak.” ifadelerini kullandı.
“TİCARET SAVAŞLARI İKİ TARAFI ETKİLER”
Alkaş, AB ile ABD arasındaki muhtemel bir “ticaret savaşının” her iki tarafın da zararına olacağını ifade ederek, “Avrupa ekonomisi şu an fazla bir büyüme göstermiyor. Ticaret savaşlarının olması tabii ki AB’yi etkiler ama Amerika’yı da etkiler. Amerika da zararsız çıkmaz.” dedi.
Özellikle Alman otomotiv sektörünün Trump’ın hedefinde olduğunu belirten Alkaş, “Alman ekonomisi büyük zarar görebilir. Bu durumda AB’nin fiyatları düşürerek rekabet etmeye çalışması, fiyat dampingine yol açabilir ancak bu, uzun vadede sürdürülebilir bir çözüm değil.” diye konuştu.
Öte yandan Trump’ın “radikal” söylemlerine rağmen AB ile “orta yolun bulunacağına” inandığını dile getiren Alkaş, “Çünkü ABD ekonomisi de eskisi gibi güçlü değil. Çok aşırı borçlanmaları var. Ayrıca ABD’nin unuttuğu bir gerçek daha var: Özellikle Rusya ve Çin’e yaptırımlar, BRICS ülkelerini daha çok bir araya getirdi.” ifadelerini kullandı.
Alkaş, Trump’ın ilk döneminden bu zamana değin BRICS’in ekonomik olarak güçlendiğine dikkati çekerek, değişen global dengelerle ilgili şunları söyledi:
“Amerika, hala eski gücünün olduğunu düşünüyor. Trump da bunu böyle görüyor. Maalesef bu, böyle değil. Global dengeler daha çok güneye ve doğuya doğru kayıyor. Çin de bunun farkında. Farkında olduğu için de artık eskisi gibi Trump’ın gürlemesine, çok böyle sert deyimlerine fazla pabuç bırakacak gibi görünmüyor maalesef. Kısacası eskiden Amerika’nın tekelinde olan monopol bir yapı vardı. Şu an en azından bir düopol yapı var. Çin’le Amerika karşılıklı oyun kurmaya çalışıyor. Piyasa analisti olarak baktığınız zaman monopolde her zaman daha serbestsiniz ama bir düopolda en azından karşıdakinin de hamlelerini dikkate almak zorundasınız.”
“YEŞİL DÖNÜŞÜM AVRUPA EKONOMİSİNİ ÇÖKERTTİ”
Özellikle yeşil dönüşüm politikalarının AB ekonomisini olumsuz etkilediğini ve büyüme alanında sıkıntılar yaşandığını belirten Alkaş, negatif seyrin değişmesi için Brüksel’de stratejik değişikliğe ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Alkaş, “AB, çevre politikalarını makul seviyelere çekmeli. Aşırı regülasyonlar ve yüksek enerji fiyatları, şirketlerin rekabet gücünü azaltıyor. Bu durum, deindustrialization (sanayisizleşme) ve degrowth (büyüme kaybı) gibi sonuçlara yol açıyor.” dedi.
AB’nin vatandaşlarına daha gerçekçi yaklaşım sergilemesi gerektiğini söyleyen Alkaş, “Vatandaşlara çevreyi korumanın bir bedelinin olduğu anlatılmalı. Hem büyüme hem de çevreyi koruma gibi bir ekonomik model maalesef mümkün değil.” ifadelerini kullandı.
AB’nin “çok başlılık” nedeniyle “fazla etki yaratamadığı, gücünü ve potansiyelini kullanamadığı” yorumunu yapan Alkaş, “AB’nin bürokratik hantallığı ve son yıllarda özellikle yeşil dönüşüm ve çevre konularına çok aşırı bel bağlamaları, kraldan daha kralcı bir yaklaşımla gitmeleri, Avrupa ekonomisini çökertti.” değerlendirmesinde bulundu.
“TÜRKİYE ZORLU SÜREÇTE BİLE BÜYÜME KAYDETTİ”
Türkiye’nin AB üyelik sürecine de değinen Alkaş, “Uzun vadede hem Türkiye hem de Rusya’nın AB’nin etrafında, Avrupa’nın içinde önemli oyuncular olması gerektiğine inanıyorum yoksa Avrupa’nın diğer bölgelerle başarılı olabilmesi daha zor görünüyor.” görüşünü paylaştı.
Alkaş, her iki tarafın çıkarı için AB ve Türkiye’nin yakınlaşması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Son yıllarda karşılaştırdığınızda Türkiye, Almanya’ya göre çok çok daha hızlı büyüyor. Türkiye, en zor dönemlerde bile büyüme kaydeden bir ülke. AB, bunun farkında, bunu görüyor. Türkiye, artık eskisi gibi AB’ye üye olunca Avrupa’nın en fakir ülkesi ve en çok yardımları alacak durumdaki bir ülke değil. Türkiye’nin (ekonomi) ortalaması da artık çok iyi. Dolayısıyla AB’ye büyük bir yük olmaz.”
Öte yandan Ukrayna’nın Birliğe dahil olmasına yönelik endişelerini paylaşan Alkaş, “Ukrayna’nın AB’ye katılmasını hem ekonomik olarak hem de stratejik olarak pek uygun görmüyorum. Türkiye’nin AB’ye katacağı faydalar, Ukrayna’nınkinin birkaç misli olacaktır.” diye konuştu.
Alkaş, “Türkiye’nin AB için çok önemli bir güç olacağının AB uzmanları da farkında.” dedi.
“AVRUPA RUSYA’YI UZUN VADEDE DAHİL ETMELİ”
Alkaş, AB’nin ABD’nin tehditlerine karşı Asya ve Güney Amerika ülkeleriyle yakınlaşmayı sürdürmesinin “mantıklı bir adım” olacağını kaydederek, Brüksel’in özellikle BRICS ülkeleriyle bireysel anlaşmalara gitmesi gerektiğini belirtti.
“Bunu zaten yapmak zorunda ve geç bile kaldı.” diyen Alkaş, AB’nin uzun vadede Rusya ile ticari ilişkilerini normalleştirmeye ihtiyaç duyduğunu dile getirdi.
Alkaş, “Avrupa, Rusya’yı dahil etmeden ne uzun vadeli bir barış mimarisi inşa edebilir ne de Çin veya ABD olsun diğer bloklara karşı tek başına başarılı olabilir. Rusya, uzun vadede AB’nin yanında olmak zorunda ama tabii ki şu an şartlar mümkün değil.” dedi.
More Stories
Piyasalarda kredi notu bekleyişi: Fitch’ten Türkiye’ye yeni not artırımı gelir mi?
Vakıf Katılım’dan KOBİ’lere 153 milyar TL’lik finansman desteği
Yapı Kredi, 2024’te 29 Milyar Lira Net Kar Etti